Kahvemizi Balat’ta İçelim…
Dünkü bunaltıcı havadan sonra bugünkü hava ,”kahvemizi Balat’ta mı içsek” dedirten cinsten.Bulutlu,hafif serin ve birazda yağmur yağsa, elimde kahvem ve Balat’ın o tarihi yapısına cuk diye oturur. Balat henüz o keşmekeşlikten nasibini almamış, kendi halinde kalmayı becerebilen Mavi Gözlü İstanbul’umun güzel semtlerinden biri.
İstanbul’da yaşıyorsanız, siz de bir kahvenizi burada için derim. İstanbul’a yolu düşecek olanlar da ajandanıza gezilecek semtler arasına not edin lütfen. Farklı kültürleri beraberinde sessiz sedasız, saygıyla barından güzel Balat. Ermeni, Rum, Yahudi…
1988 yılında Unesco Dünya Kültür Mirası listesine girmiştir. Sokaklarında yürürken, her evin, her kapının farklı bir kültürü yaşattığını görebiliyorsunuz. Evlerin çoğu bakımsız belki ama tarihi dokusunu uzun yıllar korumayı başardığı için takdire şayan. Ben kendimi mutlu hissettim burada, bana iyi geldin Balat. Çok katlı, tek düze binalar yerine tarihi rengarenk evler…
Tarihi kiliseler, sinagoglar, camiler, hamamlar gezebileceğiniz yerler arasında.
Diğer semtlerde olduğu gibi her köşe başında cafe yok. İyi ki de yok… Birkaç tane var… Bence yeterli. Emlakçılardan biriyle konuştuk. Şu meşhur tekelci firmalar gözlerini dikmişler bile. 5-6 yada kaç tane dükkan varsa yan yana hepsini kiralamaya çalışıyorlarmış. Kimini A, yanındakini B, onun yanındakini C adı altında açacak ama sonuç tek bir kapıya çıkıyor… Tarih, tarihi dokular kapitalizmin esiri olmamalı bana göre. Balat’ın hemen yan komşusu Fener’de benzer tarihi dokuya sahip semtlerden. Şimdi ben kahvemi içerken sizleri de çektiğim birkaç resimle baş başa bırakıyorum….