Adalar Zamanı Gelmiştir…
Adalara tam da bu zamanda gitmek lazım. Ne çok sıcak, ne çok soğuk… Sonbahar hafiften esmeye başladı. Bu mevsimde kalabalık da olmuyor. Çek kapşonlu eşofmanını, giy spor ayakkabılarını, tak sırt çantanı… Hafta sonu da gelmiş zaten.
Adalar vapurunun en güzel köşesine yerleş, bir de simit peynir al, birazını martılara ver. İşte hayat bu olsa gerek… İster Büyükada’ya, ister Heybeliada’ya, ister Kınalı’ya,ister Burgazada’ya git…Dört parmaktan birini çekmesini söyle arkadaşına,hangisi çıkarsa oraya gidin.
Adalara gittiğinde yapılacak en güzel şeylerden biri; bisiklete binmek .
Faytona da binebilirsin veya yürüyebilirsin. O müthiş manzara eşliğinde bisiklete binmek,arada durup dinlenmek,kitap okumak , kiliseyi ziyaret etmek ,hafta sonu yapılacak en güzel aktivitelerden .Hepsi bir arada paketi gibi.Yalnız kötü bir şey var ki ;adalarda yemek yemek çok pahalı hemde hiç hak etmediği kadar. 🙁 Giderken yanınıza sandviç tarzı atıştırmalıklar alırsanız hem de piknik yapmış olursunuz.
Yalnız birlikte gideceğiniz arkadaşlarınızın umarım hepsi bisiklete binmeyi biliyordur.Bunu neden mi söylüyorum?Bir adalar maceramızda, içimizden bir arkadaşımız bisiklete binmeyi bilmiyordu ve üstüne birde adaya dolgu topuk sandaletleriyle geldiğini hayal ederseniz ne demek istediğimi hatta başımıza neler geldiğini tahmin etmişsinizdir. Evet ,aynen öyle oldu …Biz bisiklete binmek için hırs yaptık ,o azınlık olduğu için bize uymak durumunda kaldı ama biz mi ona uyduk o mu bize uydu ,orası biraz şaibeli.Çünkü o prenses arkadaşımızı iki kişilik bisikletin arkasına oturttuk ve bütün ada boyunca gezdirdik. Hatun, bari pedal çevirip destek olsaydı değil mi ,üzgünüm ama onu da yapmadı maalesef…Kendisini de çok severiz bu arada 🙂 Ve biz dilimiz dışarıda, nefes bitik olarak tamamladık o adalar maceramızı da …
Adalardan dönerken de görebileceğiniz tarihi güzellikler arasında Kız Kulesi ve Haydarpaşa Tren garı da var…Ah Güzel İstanbul sen böyle bir şeysin işte…Eteklerin ayrı çiçekli, saçların ayrı havalı…