Dededen Torununa Kalan…
Gelin bugün sizi bizim oralara dedemin topraklarına götüreyim.Ben Egeli bir ailenin kızıyım.Bizim oraların insanlari geçimini çiftçilikle sağlarlar…Topraklarımızda hemen hemen her şey yetiştirilir diyebiliriz ikliminden dolayı.Ağırlıklı olarak ise incir, zeytin ve bir zamanlar pamuk …Aslında ben size daha çok dedemden bahsetmek istiyorum. Özel bir insan benim için.Örnek aldığım. Dedem yaşadığımız kasabanın hatırı sayılır sevilir büyüklerindendi.Küçüğünden büyüğüne herkes çok severdi onu.
Hatırı sayılır sevilir büyüklerden olmak ne güzel şey değil mi?
Hafızanızda eminim şirin mi şirin bir dede canlandı değil mi? Görünüşü öyle şirin sayılmazdı pek. Sert ve güçlü bir duruşu vardı.Asabi ama yüreği güzelliklerle, iyiliklerle dolu bir dedeydi benimkisi… Bir kere evindeki divanların altlarının hepsi doluydu. Balonlar , kavrulmuş fıstıklar , şekerler…Evine gelen her çocuğun elleri cepleri dolu çıkardı.Bir de yüzlerinde kocaman gülümsemeleri ile tabiki de…Ziyaretine gelen büyükler de aynı şekilde …Bazıları hayat dersi alır, bazıları manevi olarak beslenir, bazıları da agresif tarafından nasibini alırdı…Öyle her zaman şeker bal değil demiştim ya hani…Neden biliyor musunuz ? Çünkü karşısındaki kişiyi ne kadar çok severse sevsin hatasını gördüğünde hiç affetmez söylerdi…Öyle yüzüne gülüp arkasından konuşanlardan değildi yani…Adam gibi adamdı.Beni seven böyle sevsin derdi…Yalanla dolanla sevmesin…Haklıydı…Bana bile kızardı.Eğer torunu olarak onu, sık aralıklarla ziyaret etmediysem yerdim fırçayı…Öyle hep biz onu ziyarete gidelim diye beklemezdi.Bazen de alır asasını bütün evlatlarını sırayla ziyaret ederdi. Fırça atılması gereken varsa fırçasını atar,gönlü alınması gereken varsa gönlünü alırdı…Ruhlarına dokunmayı bilirdi insanların .Tarlalarında çalışan işçileri de onu babaları gibi görürlerdi. Her daim yanlarındaydı…Uzun yıllar yanında çalışan işçileri vardır bilirim.Kimisi Mehmet amca der kimisi Mehmet dayı der, kimisi de Mehmet efendi…
Evde olduklarında hiç kapılarının kilitli olduğunu bilmem.Nasıl bir şeffaflık değil mi? Şimdilerde kapılarımız kilitli olsa bile haddini bilmeyenler çok.Neyse ben kapıyı açar girer ve onu görmem gereken yerde görürdüm hep.Misafirlerini ağırladığı oda da 3 divan bir de yer minderi vardı. O hep yer minderinde oturmayı tercih ederdi…Misafirlerine tepeden bakmazdı.Alçak gönüllü bir adam olduğu buradan bile belliymiş…Yedirmeyi içirmeyi pek bir severdi rahmetli. Evine girene hemen sofra kurulurdu. Ne bereketli evlerdi o evler. Ocaklarında sıcak yemekleri eksik olmazdı…
Şapkası, yeleği, köstekli saati ve asası en önemli aksesuarlarıdır. Sofrasında evlatlarını torunlarını toplamayı pek severdi.Bir ihtiyacı için ona yardımcı olduğumuzda altında kalmaz hak geçmesin diye hemen ödüllendirirdi. Kimi zaman cep harçlığı, kimi zaman entari, kimi zaman dondurma, kimi zamanda balonlarla…Onun gibi ben de balonları çok severim.Tarlasında çalışmaya gelen işçilerin çocukları için bile yanında balon taşırdı…Kadınına ve kadınlara verdiği değer de gözden kaçmazdı.Kız çocuklarının okumasına ayrıca önem verirdi…
Bugün onun ölüm yıl dönümü. Ben de onu ruhumda bıraktığı güzelliklerle yad etmek istedim.Ruhu şad olsun, mekanı cennet olsun…Dedem gibi dedelerimiz gibiler daha çok olsun hayatımızda…
İyilikle kalın…